Günler nasıl da akıp gidiyor değil mi? Sabah oldu derken bakıyoruz akşam olmuş, hafta başı geldi derken hafta sonu… Ay bitmiş, yıl bitmiş ve yeni bir yılın, yeni bir günü başlamış.
Yılın fark etmeden bitiverdiğini takvimden öğreniyoruz. Zaman bir daha asla geri dönmeyecek biçimde yaşamımıza giriyor ve çıkıyor. Ve zaman hiç kimseyi beklemiyor.
Zamana inat, hayatın küçük adımlarla ilerlemesi ise ne garip!
Hayatımızın gidişatı böyleyse, son istasyona vardığımızda, “Ben aslında mutluluğu arıyordum.” dememek için çok geç olmadan, mutluluk seraplarının peşinden koşmayı bırakıp mutluluğu asıl kaynağında aramanın zamanı gelmedi mi sizce?
Unutmayın, mutluluk denilen şey aslında, “an” olarak adlandırdığınız, minyatür zaman kapsüllerinin içinde sakladığınız temiz hava boşluklarıdır.
Kapsüllerinizi boşa harcamayın!