Serhan, 4-5 yaş civarındayken gezdiğimiz onlarca doktordan sayın Prof. Atalay Yörükoğlu tecrübesine dayanarak bana: “Kızım, çoğunlukla zamanını çocuğunla beraber güzel geçir, doyarak ve sindirerek yaşa. Bol sevgi, anlayış, hoşgörü ile sürekli basit şekilde onunla konuş, her şeyi anlat ve onu mümkün olduğunca boş bırakmaksızın dünyasını işgal et ki otizm onu ele geçirmesin.” demişti. Ne güzel özetlemiş. Daha sonra da ekleyerek ne olacağını ancak Allah’ın bileceğini, mucizelere de inanmak gerektiğini belirtmişti.
Ben de bu doğrultuda elimden geleni yapsam da okul çağı olan 7 yaş civarına kadar kaygı düzeyi yüksek ve maraton gibi çaba sarf ettim.
Her şeyden önce çocuğun öğrenmesi için göz teması, oturma, emirlere uyma üçlüsünün sağlanması, ilerlemenin anahtarıydı. Bu şekilde öğrenmeye hazırlık becerileri geliştikten sonra, algılama, algıladığını yerine, dikkat, taklit, işaret, sterotipik hareketlerin (tekrarlayıcı hareketler) azalması, öz bakım kaba ve ince motor becerileri, dil-dudak egzersizleri ile dil gelişimi, akademik beceriler gelmekteydi. Aynı domino taşı gibi. Konuşma içinse, iyi iyi düzeyde taklit, özgüven, dil dudak hareketleri, nefes ve bunların hepsinin işlevselleşmesi gerekliydi.Davranış problemlerini aşmayı da unutmamak, hatta metobolizmanın sağlıklı işlemesi için tıbbi müdahaleleri de unutmamak gerekir.