Dipteyseniz, Mariana Çukuru kadar derinlerde… Artık hiçbir şeyden keyif alamıyorsanız, yaşamak sizin için sadece hayatta kalmaksa sizi su yüzeyine tekrar ne çıkarabilir?
Paula fazla bir şeye ihtiyaç duymaz. Mütevazı bir daire, yiyecek için biraz para ve dünyadaki her şeyden çok sevdiği kardeşi Tim’in varlığı mutlu olması için yeterlidir. Ancak korkunç bir kaza her şeyi altüst eder. Paula dibe vurur. Ne var ki bir gece, tesadüfen tanıştığı tuhaf bir beyefendi onu umutsuzluğun derinliklerinden çekip çıkarır. Birlikte, ikisini de değiştirecek maceralarla dolu bir yolculuğa çıkarlar.
Mariana Çukuru’nu okurken biraz kalbiniz kırılacak, sonra ağlayana kadar güleceksiniz. Bu roman, sevilen biri öldüğünde yaşamanın tekrardan nasıl öğrenileceği ve hayatın yeniden nasıl sevileceği hakkında, ama her şeyden önce kendinize giden yol hakkında. Ölmekle ilgili, ama her şeyden çok “yaşamak" hakkında.
“İnsan genç bir kadın olarak, hiç tanımadığı bir adamla, ölümle ve bir tavukla dağlarda bir yolculuğa çıkabilir mi? Paula çıkabilir. Ve insan okura denizle ilgili bir şeyler öğretirken bir yandan tüylerini diken diken edecek kadar güzel bir roman yazabilir mi? Evet! Mariana Çukuru öylesine derin ki bu çukurda tüm bunlara ve hatta daha fazlasına yer var.” –Mariella Tripke