“…Yürüyüşlerim sırasında gözüm uzaklardaki bir noktaya takılmasa en doğrusunun artık geri dönmek olduğuna neredeyse karar vermek üzereydim… Birden uzaklarda, çok uzaklarda o buhur tabakasının ardında bir ‘şey’ görür gibi oldum. Gördüğüm, bir tepenin üzerine dikilmiş bir kaleydi…”
Bu kitapta her an her şey olabiliyor. Gece vakti uğultular salarak ağır ağır büyüyen meymenetsiz çukurlar belirebiliyor. Hüzünlü gergedanlar yanlış kıyılara vuruyor. Yazmadıkları kitaplar yüzünden insanlar hapse düşüyorlar. Yasaklı sözcükler, döküldükleri dudakların sahiplerine cefa çektiriyor. Yolculuklar sonsuz çöllerde bitiyor...
Tayfun Pirselimoğlu, acayipliklerle dolu tekinsiz âlemleri ve bu âlemlerin mütemadiyen tedirginlik yaşayan sakinlerini kendine özgü mizahi bir dille anlatıyor. Çölün Öbür Tarafı, zamandan ve mekândan azade hikâyeler... Aşinası olduğumuzu sandığımız hayatlara dair tuhaf kesitler.
“Onca zamanın sonunda varacağımız menzil, gelip dayandığımız bu çöl olabilir miydi?”