Hint Okyanusu'nun incisi olarak adlandırılan Seylan'a giden bir gemi ve içinde, sevdiği adam uğruna ülkesini terk eden genç bir kadın...
Gwen, gemisi Seylan kıyılarına vardığında, mutluluğun eliyle uzanıp tutabileceği kadar yakınında olduğuna inanıyordu. Yeni evlenmiş, âşık bir genç kadındı ve eşi Laurence'ın da kendisini aynı şekilde sevdiğine emindi.
O ana kadar hiç bilmediği gerçeğin soğuk esintisi, kıyıya adım attığı anda ilk kez yüzüne vurdu. Laurence, söz verdiği gibi onu almaya gelmemişti.
Gwen'ın kıyıda eşini beklerken gördüğü şeyler ve tanıştığı bir adam, evliliğinin hayallerindekinden farklı olabileceğini düşünmesine neden olmuştu. O andan sonra da korkular ve şüpheler giderek büyüdü, büyüdü… Laurence'ın her geçen dakika mesafeli bir adama dönüşmesiyse evliliklerinin ortasına kocaman bir çukur açmıştı. İkisini de içine çeken ve gün geçtikçe daha da büyüyen bir çukur...
İki ucundan birden sıkıca çekilen bir ipe dönmüştü artık evlilikleri. Kopma noktasına gelen şey ise aşklarıydı. Bu büyük aşkın, bir meydan savaşına dönüştüğünü fark eden Gwen, eşinin kendisinden sakladığı sırları ve geçmişi sorgulamaya başladı. Sonunda, geleceğin ümit vaat etmekten çok uzak olduğunu fark edecekti.
Çünkü geçmiş, pençelerini bugüne batırmak için hazırda bekliyordu.
"Sevgi ve kaybetmek üzerine yazılmış, tek kelimeyle büyüleyici bir hikâye. Dinah Jefferies, karmaşık ve heyecan verici bir hikâyeyi ustalıkla ele almış."
-Kate Furnivall-