Edebî ve kültürel çalışmalardaki “mekânsal dönüş”ün devamı niteliğindeki mekânsallık, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişen gerçeklik algısıyla doğrudan ilişkilidir. Bu kitap boyunca, gerçek mekânın haritalama vasıtasıyla kırıldığına ve gerçekliğe farklı bir anlam verildiğine dikkat çekilmiştir. Mekân temsillerinin edebî çalışmalardan evvel gerçek haritalarla dönüştürüldüğüne işaret edilerek, her edebî metnin bir çeşit harita olduğu sonucuna varılmıştır. Bilişsel haritalama, jeoeleştiri, kartografi ve edebî coğrafya kavramlarına odaklanan Tally, haritaların algısal düzeyde gerçekliği dönüştürme ve yeniden kurma becerilerine dikkat çekerek mekânın, tamamlayıcı bir unsur değil, kurucu bir unsur olduğu düşüncesini öne çıkarır.