Thomas Mann, ünlü yapıtı Doktor Faustus’u yazarken sıra dışı bir kukla oyunu olarak tasarlamaya başladığı bu mizah dolu öyküsünde, yalnızca Ortaçağ’ın büyüleyici dekorunda geçen saray aşklarını, şövalyeleri, cahil köylüleri ve papalığın görkemini anlatmakla kalmıyor, ruhbilimsel açıdan Oedipus kompleksini, insan zaaflarını, arzunun çokyönlülüğünü ve günah öğesinin nedenlerini, siyasal açıdan da gücü ve güç dağılımını irdeliyor. Sibylla ve Wiligis adındaki kardeşlerin, narsistik ve aynı zamanda hermetik öğeleri içeren dışa kapalı aşklarını ve oğulları Gregorius’un geçirdiği iç yolculuk sonucunda olgunlaşarak tümü kapsayan evrensel boyutlardaki sevgiye ulaşmasını incelikli bir biçimde anlatıyor.