Eski İstanbul'da Aşk ve Arzu
Pakize ihtirasla bakıyordu. Bu bakış kalbinin bütün emellerini anlatıyordu. Ülfet bu bakıştan sevindiği hâlde korkuyor, bununla ne demek istediğini düşünüyor, daha iyisi kadınlık duygusunun etkisiyle bundaki ruh okşayıcı hâli güzel olarak kabul ediyordu. Fakat çocukluk, özellikle Ülfet gibi nazik, yüreği ağzında bir kız bu tereddütten, bu şüphelenmeden, heyecan belirtilerinden bir tür burkulma ile üzüntüye kapılıyordu. Eğer bu kadar güzel, bu kadar göz alıcı bir erkek kendine böyle bir arzuyla bakmış olsaydı, onu daha çok düşündürürdü.
...
Ülfet’e de bir şeyler oluyordu. Acaba bayıldı mı? Hayır. Haz, onu bütün bütün kendinden geçirmişti. Dudaklarını emen dudak tatlı bir lezzet veriyordu... Uyurken gıcıklanıyormuş gibi titriyordu. Çırpınmalar birbirini takip ederek uyuşturuyordu. Gücü kesildi... Ayağa kalktığı zaman tıpkı anası gibi terlemiş, kızarmış, zevklenmişti!
Ahmet Rasim de Hamamcı Ülfet’le Oğlak Klasikleri’nde...