DOĞU’NUN PRENSİ KÖYÜNÜ YERLE BİR ETTİĞİ GECE
RAINA BLOODGOOD’UN HAYATI SONSUZA DEK DEĞİŞTİ...
Bir başkasının savaşına –ve Cadı Toplayıcısı Alexus Thibault’un kollarına– zorla itilen Raina, inandığı her şeyin yanlış olduğunu ve kimsenin hayal bile edemeyeceği şeyler yapabileceğini keşfetmişti.
Doğu’nun Prensi, Yazdiyarı’yla giriştiği savaşta piyon olarak kullanmak üzere Buz Kralı’nı ele geçirince Alexus’un yaşamı da tehlikeye girecekti. Raina, Alexus ve bir grup Kuzeydiyarlı, Prens’in nihai oyununa engel olmak ve Tiressia İmparatorluğu’nun tanrılar çağına geri dönmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyecekti. Bu uğurda zamana karşı yarışarak her köşe başında acımasız suikastçıların pusuya yattığı gizemli bir çöle ulaşmaya çalışıyorlardı.
Bunca trajedinin ortasında Raina ve Alexus hayatta kalmak ve birbirlerinden kopmamak için mücadele ediyordu. Yazdiyarı Kraliçesi’nin kalesi olarak bilinen Kadim Şehir’in kıymetli taşlarla süslü kapısından geçtikleri esnada uğursuz bir varlığın da peşlerinden geldiğinden ise habersizlerdi. Bir sürü korkutucu şeyle yüzleşen Raina, bir yandan da rüyalarına musallat olan ve hiç hatırlamaması gereken geçmişin dehşetiyle karşı karşıyaydı. Geçmiş, ne pahasına olursa olsun Raina’yı bulmaya kararlıydı.