Bir kadın, karlı günde, akşamın kapkara karanlığı, ayrıca dondurucu soğuğunda, göçüntünün tepesine yüzükoyun kapaklanmış, ayaklarını yana açmış, kollarıyla yıkıntıları kucaklamış ölü gibi yatıyordu. Ölmüş mü diye kaygılandım. Yanına gittim. Sırtına bir iki fiske vurdum. Ağlamaktan şişmiş kanlı gözleriyle, bana öylece baktı.
“Kardeşim iyi misin?”
“İyiyim.”
“Burada ne yapıyorsun?”
“Yıkıntı altında küçük yavrum kaldı. Halen çıkarılamadı. Hava çok soğuk, üşüyordur. Onun üzerine örtü olarak bedenimle ısıtıyorum. Üşümesin.”