Hukuk, insanın yine insan için meydana getirdiği bir yapıt ve böylece insan yaşamına büyük ölçüde etkili bir olgudur. O, varlığın var olabilmek için sahip olduğu gücün insan yaşamında egemenlik altına alınmasının bir deyimi ve görünümüdür. Çünkü güç, sırf güç olmakla yapıcı olduğu gibi yıkıcı da olabilir. İşte akıl sahibi olan insan, doğada ve dolayısıyla kendisinde mevcut olan bu gücü var edici hedeflere yönelmek, bu yolla insanca bir dünya yaratmak üzere bir düzene sokmuş, bu düzene de hukuk adını vermiştir. İnsanların hukuk duygusunda somutlaşan adalet, özünde bir eşitlik düşüncesinden ibarettir. Böylece hukuk, aslında akıl ve anlam taşıyıcısı olmak bakımından özdeş olan insanların, bu özdeşliklerinin eşitlik biçiminde dışlaşması, dışa vurumudur. Bu nedenle, hukukun hukuk olarak bilinmesi ve onun yaşam ilişkilerinin çeşitliliğine göre oluşturacağı kamu hukuku-özel hukuk, nisbi hak-mutlak hak ve bunun gibi çok zengin kavramların hukuk kavramı altında toplanabilmesi, genel olarak hukukun bu özelliğinin ve bundan kaynaklanan ilkelerinin aydınlatılmasına bağlıdır. Bu çalışma bunu başarabildi ise, yazarı için büyük bir mutluluk sağlayacaktır. Okuyucusunun yüksek takdirine sunulur.