Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. ve 19. Yüzyıllarda Kent Uygarlığı ve Mimarisi
Osmanlı Kenti, Orta Asya'dan Anadolu'ya, Akdeniz'den Balkanlar'a yayılan coğrafya üzerindeki farklı kültürlerin birlikte inşa ettikleri ortak yaşam alanıdır. Antik dönemin kent topografyasına kayıtsız kalmayan; Hıristiyanlık ve İslamiyetin doğaya saygılı felsefesini yücelten, örf, âdet ve gelenekleri kendi varlık koşulu olarak kabul edip geleceğe miras bırakan bu yaşam alanı, günümüzde kaybettiğimiz pek çok insani değerin yüzyıllarca koruyuculuğunu yapmıştır. Sıradan insanın dünyası bu kentin surları içinde olgunlaşmış, Doğu'nun felsefesi, edebiyatı ve estetiği bu kentin mekânlarında dile gelmiştir. Kısacası Osmanlı Kenti, geçmişimizin halen yaşayan tanığıdır.
Maurice M. Cerasi, Osmanlı Kenti'nin oluşumunu ve tarih içindeki gelişimini, bu insanlık serüvenine katılan farklı kültürler açısından ele almakta, geleneksel zihniyet dünyasının mimariye yansıyan boyutlarını mahalle, ev, çarşı, sokak ve dini mekânlar boyunca adım adım izlemektedir. Geçmiş hayatımızı kuşatan mekânların kuruluşundaki temel mantık ve bunun kent ölçeğine vurduğu kimlik, Cerasi'nin bakış açısıyla çok zengin bir uygarlık tasarımına dönüşür. Osmanlı Kenti üzerine ilk defa kapsamlı bir teorik yaklaşım getiren bu çalışma, aynı zamanda fotoğraf, gravür ve mimari çizimlerle zenginleştirilmiş bir uygarlık tarihidir.