“Ahlak Ayaklanması”, İslam’ın Hz. Adem’den itibaren tek din olarak gönderildiği bilgisinden hareket etmektedir. “Hanif” inancının gereği olan ahlâk esasları, insanlığın ortak değerleridir. Hz. Peygamber’den önce farklı toplumlara gönderilen diğer peygamberler de aynı ahlâki esaslara bağlı olarak yaşamış ve ümmetlerine ahlâkı tebliğ etmiştir.
Kitapta ifade ettiğim teze göre İslami ahlâkın kaynağı Tek Tanrı (tevhid) inancı; ahlâksızlığın kaynağı ise şirktir. Peygamberlerin ümmetlerine getirdiği şeriatlar tarih boyunca değiştiği halde ahlâk değişmemektedir. “Zina etmeyeceksin, verdiğin sözü tutacaksın, yalan söylemeyeceksin, kul hakkı yemeyeceksin, emanetleri sahiplerine iade edeceksin, açları ve yoksulu gözeteceksin, kulun kula kulluğuna izin vermeyeceksin” gibi emirler tüm zamanlar boyunca insanlığın ortak ahlâk ilkeleri olarak kabul edilmiştir.
Modernleşmenin Müslümanlar tarafından içselleştirilmesiyle birlikte dindarlık biçimleri ve ritüelleri görünürleşmekte iken, ilk insandan beridir, ümmetlerin esas aldığı ahlâk değerleri kaybolmaktadır. Müslüman toplumlarda ortaya çıkan bu olgu, “dindar nesil yetiştirmenin ahlâklı insanlardan oluşan bir toplum inşa edeceği” yargısının yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Dindarlaşma arttığı halde büyük bir ahlâk aşınmasının muhatabıyız. “Ahlâksız dindarlık” yaygınlaşmıştır. Ahlâkın yeniden ayağa kalkması, emin, dürüst, sıddık şahsiyetlerin geri dönüşüyle gerçekleşecektir.