"Azerbaycan" bugün Kafkasya ve İran sahası içinde bölünmüş bir coğrafyanın adıdır. Azerbaycan tarihi Sovyet tarihçilerince; "sınıf çatışmaları tarihi" olarak yani Marksist-Leninist bir bakışla yazılmıştı. Bu usulde Doğulu toplumların yapılanmasında baskın rolü olan siyasî otorite (devlet) ikinci planda bırakılmış, baskıcı ve sömürücü güç olarak görülmüş, göçebelik kültürü, boy ve hükümranlık anlayışı işgalci tanımı içine sokulup yerleşiklik öne çıkarılmaya çalışılmıştır... Batı tarihçiliğinin "göçebelik barbarlıktır" anlayışı da tarihin doğru yazılamamasına esaslı bir sebeptir. Bu yüzden, göçebe Türklerin rolü yeterince anlaşılamamakta, yerleşiklik, sınıf temeline oturtulmakta, halk ayaklanmalarına, ezilen sınıfın belirleyiciliğine özel önem verilmektedir. Ayrıca, Azerbaycan, İran ve Anadolu’da Moğol fetihlerinin önemi de yeterince kavranamamış, "işgal" ve "istila" değerlendirmesiyle geçiştirilmiştir. Bağımsızlıktan sonra yapılan bilimsel çalışmalardaki ciddiyetsizlik, Azerbaycan tarihçiliğini "geri kalmış toplumların kendilerine tarih yaratma çabası" olarak göstermektedir. Nitekim bağımsızlığa kavuşmuş eski Sovyet cumhuriyetleri tarihçileri Batılı meslektaşlarının küçük düşürücü "tarih yaratma çabası" yargısını haklı çıkarırcasına, kendilerine tarihî bir kimlik aramaktadırlar. Türkiye açısından ise, Demirperde gerisindeki Türk dünyasına ve tarih alanında yapılmış bilimsel çalışmalara kapılar açılınca, ideolojik bakış veya kaynaklara ulaşamama gibi sebeplerle bir yanı daima eksik kalmış olan tarihî ve kültürel çalışmalar mükemmelleşme yolunda sür’atli bir gelişme göstermektedir. İşte, elinizdeki şu eser, yukarıda bahsedilen kusurlardan berî olmak çabasıyla, değerli tarihçi Prof. Dr. İsmail Mehmetof tarafından kaleme alınmış olup Doğu Anadolu ve Kafkasya’nın güneyindeki bölgeler için de zengin tarihî malzemeye ve değerlendirmelere dayanan ufuk açıcı bir eserdir. Bölgeyle ilgili siyasî ve etnik açılımların bilimsel değerlerini ve geçerliliklerini, sosyal problemlerin kökenlerini vukufla gözler önüne sermektedir.