“Sorunu tespit etmek, proje üretmek, uygun yöntem geliştirmek, kaynakları birleştirmek, toplumsal fayda için insanları kişisel çıkar peşinden koşmaktan vazgeçirmek… Bir projeyi sürdürülebilir kılmak için, ‘İnanırsan yapabilirsin!’ demek yeterli olmuyor. Bu işin uzunca bir çıraklık evresi, bazen de aşılmaz görünen engelleri var. Bir yanda topluma yararlı olmanın ve uygarlığa değer katmanın hazzı; diğer yanda yanlış anlaşılmalar, önemsenmemeler, başkalarınca hemen kopyalanmanın yarattığı hüsranlar, kamuda muhatap eksikliğinin, aşırı bürokrasinin, kısıtlayıcı yasal düzenlemelerin, yetersiz kurumsal yapıların neden olduğu imkânsızlıklar; müebbette mahkûm şüpheler… Daha iyiye, çözümü sorunu yaşayanlarla birlikte tasarlayarak, ‘Neden olmasın!’ başkaldırısına inanç, en zor zamanları ve durumları sıçrama noktası olarak görme biçimi… İşte tüm sır burada yatıyor: ‘En zor zamanları ve durumları sıçrama noktası olarak görme biçimi…’” Not almaya ara verdi. Batan güneş onu çağırıyordu… İcabet etti. Yürünmeyen yollarda yürümüş, ne için azmettiğini hep hatırlamış, milyonlarca çiftçinin hayatına dokunmuş, “Dünyayı değiştirmek isteyen bir annemiz var; öyleyse biz de yapabiliriz!” inancını çocuklarına aşılamış, Tülin, kurduğu Akıllı Köy’de toprağa, tabiatın gizli hazinesine uzun uzun baktı... Tüm yaşadıklarına rağmen gördüklerinden son derece memnundu. “Hayal et, harekete geç, sabret!” dedi. İşte sana hayalin hasadı!