Bu dramı yaşamak ve yazmak gerekiyordu. Onların durumunu daha iyi anlamak, hissetmek, onların acısını paylaşmak, acılarını bir nebze de olsa azaltacaktı.
Yaşamak kolay olmadığı gibi yazmak da kolay değildi. Sevinçler belki paylaşılır ve yazılırdı ama kederi, dramı, ölümü, kıyımı yazmak kolay değildi. Yani acılara ancak yaşarsa anlam verebilirdi insan. Gerçeğe o an yakınsın, sen de o acıyı hissediyorsun, senin de başına gelebilir demekti. Ve gerçek yaşadığın anda sana kendini gösterir ve hissettirirdi.
Savaşla başlayan Maxmur’un çilesi bugün halen devam ediyor. 21. yüzyılda insanları uzaya taşıyan uygarlık, Maxmur ve onun gibi dünyada var olan binlerce mülteci kampını açlık, yoksulluk ve kimliksizlikle baş başa bırakıyordu