İnsanın Ölçüsü Olarak Makina, sömürgeciliğin tarihini ele alıyor. Ancak kuru bir tarih değil bu. Önemli tezleri barındıran, bununla da kalmayıp ele alınan uzun bir tarih dilimine ait literatüre hakimiyetiyle en ufak bir değişimi bile yakalamamazı sağlayan bir anlatıma sahip. Hakim tez ise, kitabın adından da belli olduğu üzere, makine-insan ilişkisi. İnsanı hemen saran bir anlatım yumuşaklığına sadece bilimsel literatürden değil edebiyattan ve genel anlamda sanattan getirilen örnekler de eklenince, insan, zengin bir malzemeyle karşı karşıya olduğunu ilk bakışta kavrıyor. Yazarına Pulitzer ve National Book gibi önemli ödüller de kazandıran bu çalışma, bir tarihi ele almasına rağmen içinde bulunduğumuz zamana da ışık tutuyor. En önemlisi de, kitapta, Batı’nın "öteki"ni, kendi dışındakini nasıl kavradığına dair felsefi mülahazalara, ilginç, somut, bazen ironik, bazen de trajik örnekler bulmak. Dinden bölime, hayat tarzından geçmişe bakışa kadar çeşitli alanlardan örneklerle renklendirilmiş İnsanın Ölçüsü Olarak Makina, insanın makinalaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, hem geçmişe önemli bir açılım ve hem de bu konudaki seyahatnamelerden denemelere, romanlardan küçük risalelere kadar geniş bir literatüre kapı aralıyor.