Doğan günle sakinleşen çimlerdeki sükuneti, tek başına büyüyen ağaçtaki cesareti, acı çeken taşlardaki metaneti öğret bana!
Şu leke hangi yazdan hatıra, hangi denizden, hangi güneşten kalma; ya şu derin çizgi hangi acı-nın izi, her yaşa kaç leke, her özleme kaç beyaz, her acıya kaç çizgi düşüyor diye onca yaşan-mışlığın arasında mırıldana mırıldana dolaşıyor, her izi alıp tek tek belleğine işliyorsun. Hiç si-linmemek üzere. Anlat bana!
Dünyanın halinden bihaber, bir gamsız iyi dilek sözcüğü var sabahtan beri içinde. Kısacık bir sözcük, söylemesi kolay lakin hissetmesi zor. Hissetmeyince de söylemesi zor. Ne kadar uğraş-san nafile. Oysa dünya alem bunu, her gün, binlerce kez tekrarlayıp duruyor: “Günaydın!”
Uyanmaya hazır mısın?