Arzu ile Kamber
“Gönül yarası öyle kılıçla kesilen yaralara benzemiyordu. Acısı daha fazlaydı. Kılıç yarası iyileşiyor ancak aşk yarası iyileşmiyordu.”
Dilden dile dolaşan aşk hikâyelerinden biri olan Arzu ile Kamber birbirlerini kardeş sanarak büyüyen iki gencin hüzün dolu aşklarını anlatmaktadır. Arzu ile Kamber oldukça acıklı bir aşk hikâyesidir. Eser birçok açıdan Fuzuli mesnevisi olan Leyla ile Mecnun’a benzemektedir. ‘Hak âşığı’ olarak bilinen Kamber, saz çalıp şiir söylemeye başlar ve dağlara düşer. Arzu ile Kamber okurlara bir solukta okunacak ve gönüllerde iz bırakacak güzellikte bir hikâye sunacak.
Ferhat ile Şirin
“Her güzelliği bin kahır, her sevinci bin zehir takip eder.”
Efsaneleşerek günümüze kadar gelen Ferhat ile Şirin, fantastik öğelerle zenginleştirilmiş klasik bir aşk hikâyesidir. Eserde Ferhat’ın Şirin’e duyduğu masum aşktan ve aşkın yüceliğinden bahsedilmektedir. Kaçınılmaz son olan ölüm ise maşuka kavuşma anlamında okurun karşısına çıkmaktadır. Ferhat ile Şirin lirik şiirlerin arasına nesirlerin eklenmesiyle hikâye haline getirilmiştir. Dünyanın her yerinde aşkın simgesi olarak kabul edilen ve bir klasik haline gelen Ferhat ile Şirin okurlarımıza efsanevi bir aşkın kapılarını aralayacak.
Kerem ile Aslı
“Bir görüşte âşık olunan, gönüllere sızı bırakan, ateşlerle insanı yakan, hayaller ile gezdiren, insanı adeta canından bezdiren aşk, her zaman hangi kulun başına geldiyse onun belası olmuştur.”
Halk şairlerinin geleneksel yapısına uygun, hassas ve yalın bir dil ile aşk deyişleri söyleyen Kerem gerçek adıyla Mirza Bey ve Ermeni keşişin kızı Aslı gerçek adıyla Kara Sultan’ın dillere destan olmuş bu hikâyesini değerleri okurlarımız için yayına hazırladık. Hikâye iki ayrı dinden olan sevgilinin kavuşamamasını konu edinmiştir. Kerem ile Aslı günümüzde halk hikâyeleri arasında en çok bilinenlerden biridir ve temel yapısının 16. yüzyılda bir âşığın deyişleri ile oluştuğu sanılmaktadır. Aslı’ya olan aşkından yana yana kül olan Kerem’in hikâyesi okurları hüzünlü bir aşka doğru yola çıkaracak.
Leyla ile Mecnun
“Gerçek aşkı görmeyenler aşktan bahsedemezler.”
Aşk denilince akla ilk gelen, filmlere ve kitaplara konu olmuş olan Leyla ile Mecnun hikâyesi, edebiyatımızın lirik şairi Fuzuli tarafından yazılmıştır. Eser Mecnun’a ait olduğu söylenen lirik şiirlerin arasına nesirlerin eklenmesiyle hikâye haline getirilmiştir. Mecnun, talihsiz bir aşkın vücut bulmuş hâli olarak kalır ve Leyla’nın bakir hayaliyle yaşayıp ölmek ister. Çoğu aşk hikâyesinin aksine sevgililer kavuşamazlar ve ölüm bu aşkın tamamlandığı yer olur. Leyla ile Mecnun zamanla en büyük aşk mesnevilerinden biri olmayı başarmıştır. Lirik şiirlerle süslenmiş bu eser okurlarımızı hüzünlü bir aşk hikâyesinin içine sürüklemeyi başaracaktır.
Tahir ile Zühre
“Aşk ateşi nice olurmuş, insanı nasıl yakarmış, nasıl kendinden edermiş.”
Nesilden nesile günümüze kadar gelmiş olan Tahir ile Zühre, anonim halk hikâyesidir. Hikâyede vezirin oğlu Tahir ile padişahın kızı Zühre’nin ölümle son bulan aşkı anlatılır. Yaşamları boyunca âşıkların birleşmesi birçok kötü tarafından engellenir. Tahir öldüğü zaman Zühre bu acıya dayanamaz ve kendi yaşamına son verir. Sonrasında kabirlerinde büyüyen iki gül fidanı ve aralarında biten karaçalı adeta yaşam boyu çektikleri sıkıntıları temsil eder. Nâzım Hikmet’in bu hikâyeye atıfta bulunduğu “Tahir ile Zühre” adlı bir şiiri bulunmaktadır. Şiirlere ve filmlere konu olan bu efsanevi aşk hikâyesi okurlarımıza bir solukta okunacak bir aşk hikâyesi sunacak