1990'ların başında yüksek lisansını yaparken, Chris Niebauer psikoloji ve nörobilimdeki son keşifler ile Budizm, Taoizm ve diğer Doğu felsefeleri arasında çarpıcı benzerlikler fark etmeye başladı. Bulgularını bir hocasına sunduğunda, fikirleri "tamamen tesadüf, başka bir şey değil" diyerek hemen reddedildi.
20 yıl sonraya sarıldığında Niebauer kadrolu bir profesör olmuşken bir öğrenci olarak bulduğu Budizm ve nörobilim bağlantısı, artık kütüphanelerde kendi başına bir tür olarak yer kaplıyordu. Ancak Niebauer'e göre, psikoloji ve nörobilimdeki en son bulgular ile Doğu felsefeleri arasındaki bağlantıyı ve bu benzeşen fikirlerin hayat deneyimi için ne anlama geldiğini daha yeni anlamaya başlıyoruz.
Bu çığır açan kitapta Niebauer, nöropsikolojideki son araştırmaların artık Budizm'in temel bir ilkesi olan Anatta’yı yani "benliğin yokluğu" doktrinini doğruladığını yazıyor. Niebauer, benlik algımızın ya da genellikle ego olarak adlandırdığımız şeyin, tamamen beynin sol tarafınca yaratılan bir yanılsama olduğunu anlatıyor. Niebauer, bunun benliğin var olmadığı anlamına gelmediğini, daha çok çölün ortasındaki bir serap gibi, gerçek bir şeyden ziyade bir düşünce olarak var olduğu anlamına geldiğini belirtiyor. Vardığı sonuçların modern psikolojik yöntemlerin çoğu için önemli sonuçları var. Zira ona göre modern psikoloji, zamanının çoğunu aslında olmayan bir şeyi düzeltmeye çalışmakla harcıyor.
Bu kitabı benzersiz kılan şey, okuyucunun, bu gerçeği kendisinin de deneyimlemesine imkan veren bir dizi alıştırmanın yanı sıra daha sonra kullanması için ek araçlar ve uygulamalar sunmasıdır. Bu araç ve uygulamalar hayatı deneyimlemenin yolunu değiştirmek için tasarlanmıştır; düşünmekten çok var olmaya dayalı bir yol.