Zaman eskir, ruh yücelir; anılar tazelenir hüzün olur; zamanın ruhu satırlara nakşolursa, başka hayatlarda yaşar... -İskender Pala "Başka Hayat’ta dünyalık ömürlerimizde Leylâ’yla başlayan, Mevlâ makamında olgunlaşan aşk arayışında insan başına gelebileceklerle ilgili çeşitli ihtimaller, çok şaşırtan beklenmedik gelişmelerle serilivermiş gözler önüne. Sevgiyle aşk arasındaki gelgitlerde sergilenen her bir öykü, ayrı bir okuma arzusu ekliyor okuyucunun merakına. Bir anlamda olayları takip ederken bir rafting heyecanı yaşıyorsunuz, aynı zamanda olaylar zincirine eş giden anlatımdaki şiirsellikle beraberindeki canlı ve zengin kelime kadrosu da mutlu bir okur duygusu veriyor okuyucuya." -Şerif Kutludağ "Mevsimin kâh sıcak kâh soğuk olduğu ağaçların ayarsızca soyunup insanların ise özensizce giyindiği kararsız zamanlardandı." Böyle başlıyor Başka Hayat... Ve daha ilk cümlesiyle sizi hayalle gerçek arasında tuhaf bir yolculuğa çıkarıyor. Hikâyenin merkezinde genç bir doktor, Mehmet Nuri var. Kalabalıkların içinde hayalet gibi dolaşan, bir modern çağ dervişi, belki de müjdelenmiş bir garip; "Hâsılı, onu gündüz insanların etrafında pervane olurken görenler bir ‘iyilik meleği’, geceleri kıyı köşe inzivaya kaçan halini görenlerse sahipsiz ve acınacak bir ‘sokak köpeği’ zannederdi." ... Kadınlara bakışı ise şu cümlede vurgulanmış; "Tanrı, yeryüzünde kendini ve hükmünü göstermek için kadını bir kapı olarak kullanmışsa tersi de doğru olmalıdır; İnsanoğlu kadını koşulsuz severek, ona hizmet ederek, onu anlamaya çalışarak kadını bir kapı olarak kullanıp Tanrı’ya ulaşabilir...". Romanı iki kez, yer yer tüylerim diken diken okudum. Roman bittiğinde derin bir nefes alıp Ahmet Uysal’ın kitaptaki şu cümlesini mırıldandım; "Ey bir serencamda nazarları asılı lisanlar... Uzatın gözlerinizi güneş yağıyor..." -Ilgın Olut