Bir yüzyıl önce siyasal hareket ve tutumların tanımında, tasnifinde başlı başına açıklayıcı olabilen gerici-ileri ayrımı, günümüzde bu özelliğini büyük ölçüde yitirdi, bulanıklaştı. Ama bu durum söz konusu ayrımın büsbütün anlamsız olduğu, köksüz değer ve ölçütler üzerine kurulduğu yolundaki iddiaları geçerli kılmıyor.
Özgürlüğü, kendi kaderine egemen hale gelmeyi ve “insanca yaşama”yı bir azınlık imtiyazı olmaktan çıkarmaya yönelik her girişime -en azından- kuşkuyla bakan bir yaklaşımdır “gericilik”. İnsanlığın büyük çoğunluğunu özgürleşmeye, “insanca yaşama”ya lâyık ve yetenekli görmeyen bir anlayıştan beslenen bu yaklaşım, ancak istisnaî durumlarda bu pozisyonunu apaçık sergiler. Bunun dışında, kendini suret-i haktan gösterecek argümanlarla örülmüş bir retorik kullanır.
Konusunda daha şimdiden bir klasik değeri kazanmış olan Gericiliğin Retoriği’nde Hirschman, işte bu sorun üzerinde düşünenler için hayatî önemde tespitler sunuyor. Kitap, farklı tarih kesitlerinde, farklı toplum ve sorunlar bağlamında “gerici” tavır alışları analiz ederken, aynı zamanda bize bu kavramın eksenini, “değişmez” niteliğini neyin oluşturduğunu da net bir şekilde gösteriyor.