Her kitabın bir öyküsü vardır
Rahmetli annem, rahmetli teyzemlerim yıllar önce yazları hep birlikte oturduğumuz, dedemizden kalma aile evinin balkonundan bütün muhiti teleskopla gözler gibi etrafa bakarlarken aralarında konuşuyorlar. O zamanlar genç bir psikiyatri asistanı olan ben,
tesadüfen tam arkalarındayım. Tam hatırlayamıyorum; annem ya da teyzelerimden biri uzaklardaki komşumuzun balkonunda yeni evlenen ve evlendiği günün ertesi sabahından itibaren her sabah evinin balkonunda yıkadığı çamaşır ve çarşafları asan genç komşumuzdan bahisle, "Ay ne titiz gelin, bize böylesi düşmedi” diye aralarında konuşuyorlar. Ben de hemen müdahale ediyorum; "Gelin hanımınki düpedüz hastalık, baksanıza her gün yıkayarak çamaşırları, çarşafları çürütüyor,” diyorum. Ne mümkün bizim üç silahşora laf anlatmak. İlk kez o gün obsesif kompulsif bozuklukla ilgili bir kitap yazmaya karar veriyorum. Öyle bir kitap olmalı ki, hem bilimsel olsun, hem de annemler ve onlar gibi okuyan herkes kolaylıkla anlasın. Özellikle obsesif kompulsif bozukluğu olan hastaların, ve hatta hasta yakınlarının da buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.