Ebu Nüvas İncili Çavuş Bekri Mustafa ve Bektaşi
Latifeler, diğer adıyla fıkralar sözlü edebiyatımızın hiç kuşkusuz en yaygın, en sevilen, en işlevsel ürünlerinin başında gelir. Kimi zaman bir kusurumuza ya da gülünç bir durumumuza ışık tutar, kimi zaman anlamadığımız bir konuyu kavramamızı sağlar, kimi zaman bize bilgece bir hayat dersi verir, kimi zaman da toplumsal bir soruna dikkat çeker ya da konuşulmaya korkulan siyasal bir sorunu dile getirirler.
Kısaca konularını hayattan alan kısa ama özlü anlatımlı gerçekçi hikâyeler olarak tanımlayabileceğimiz latifeler/fıkralar, yukarıda andığımız işlevleri yerine getirirken aynı zamanda tarihsel ve toplum bilimsel birer belge niteliği de taşırlar. Oluştukları dönem insanlarının gündelik hayatını, inanış ve düşünüş biçimlerini, ilişkilerini, değer yargılarını, toplumsal çelişki ve çatışmaları, siyasal sistemin yanlış yönleri ile uygulamalarını, camiden tekkeye, kahvehaneden meyhaneye, hamamdan bakkal dükkanına, mahkemelerden mekteplere varıncaya kadar tüm sosyal kurumlar hakkında da ayrıntılı bilgi aktarırlar.
Bunca önemine ve sevilmelerine karşın fıkralarımız ne yazık ki hak ettiği ilgiyi görememiştir. Pertev Naili Boratav yıllar önce şunları söylemişti: “Mevzuları ve nükteleri bakımından eşsiz Türk fıkraları, yazık ki, günden güne bozulan halk kitapları hâlinde yaşamaya çalışıyorlar. Halk fıkraları, halkın psikolojisinden, zihniyetinden, insanların birbirlerini nasıl gördüklerinden bize çok şeyler öğretecek mahiyettedir. Onları toplamalı, güzel kitaplar hâlinde bastırmalı, okumalı ve okutmalıyız.”
Daha önce Faik Reşat’ın dilimizdeki en kapsamlı latife/fıkra derlemesi olan Külliyat-ı Letaif’ini okurlarımıza sunmuştuk. Bu kez de Mizahımızın Uç Beyleri’yle dört büyük mizah ustasının, Ebu Nüvas, İncili Çavuş, Bekri Mustafa ve Bektaşi tipinin latifelerini bir araya getirerek eli yüzü düzgün biçimde sunuyoruz. Böylece büyük fıkra külliyatımızın bir bölümünü daha Boratav’ın önerisine uygun biçimde kültür hayatımıza kazandırarak bize düşen bir görevi yerine getiriyoruz.
Boratav’ın ikinci önerisi olan “okumak ve okutmak” ise siz değerli okurlara düşüyor.