Mektup bizi uzağa götürür, uzağı yakına getirir, yaklaştırır, yakınlaştırır. Peki mektup yazan her zaman ‘acele cevap’ bekler mi, aşk mektubuysa bekler, bekledik, bazen de ‘çok beklersin!’ dedikleri gibi oldu, boşa bekledik, aşkın da aceleye gelmeyeceğini böylece anlamış olduk! Veda mektubu, son mektup yazanlar herhalde beklemezler, bir de hiç yanıt gelmeyeceği bilinerek yazılan mektuplar vardır, bu kitaptaki mektuplar gibi. Onlar birer övgü, teşekkür mektubu sayılır, doğaya, bahara, bisiklete, anneye, babaya, kardeşe, sevgiliye, çocuğa, ağaca ve elbette postacıya.
Ben de tam olarak böyle düşünerek yazdım, şairleri de unutmadım, onlar da bu saydıklarım kadar değerli çünkü. Üstelik dilimizde sevinçler çoğaltan, coşkular yaratan, güzel günler göreceğimizi müjdeleyen ve bize onca şiir armağan etmiş şairlerimize birer mektupla teşekkür etmek çok sayılır mı? Şairlerin nice alçakgönüllü olduğunu düşünürsek, bu mektupları ödül almış gibi mutlulukla karşılayacaklarını da düşünebiliriz.
Çok yaşasınlar!