Keçiler: Kasabanın barış ve mutluluk anahtarları.
Bilge bir baba: Vatanı kitaplar.
Bir anne: Ailenin sessiz payandası.
Bir Keçi Çobanı: Hayatı bilge babadan öğrenmiş.
Ve bir küçük çocuk: Antenleri dünyaya gerilmiş.
Adsız kişilerden oluşan benzersiz bir roman.
1977´de Fransa´da En İyi Roman Ödülü´ne değer görülen bu roman, masalsı bir atmosferde yitik bir cennetin şarkısını söylüyor.
Yitik cenneti ölümsüzleştirebilecek bir imge, bir düşünce bulamadım onlarca yıl boyunca. Daha sonra, çok daha sonra, Paris´te, bir Chagall sergisinde, köklerinden koparılmış ailemizin bağrındaki çocukluk cennetinin uçucu dönemi büyük bir tuvalin üzerinde karşıma çıkıverdi.
Chagall´in turvallerinin sonsuz maviliklerinde, yeryüzüyle gökyüzünün birbirine karıştığı bu mavimsi gölgeler içinde, gökle yer arasında keçileriyle çevrelenmiş aileler fark ettim. Aslında, onları bir yere koymak imkansızdı, çünkü yeryüzüne olduğu kadar gökyüzüne de aittiler.
Evet, annemizle, küçük kardeşimizle, küçük keçimizle çevrelenmiş biz çocuklar göğe mi yükseliyorduk, yoksa hala yerçekimi mi bizi bırakmıyordu, pek bilemiyorduk. Tıpkı Chagall´in tuvalinde olduğu gibi.