Hasılı, hepsi yaşadıkları semte, Karabağlar’a benzerdi; Karabağlar gibi tekinsiz, Karabağlar gibi içten pazarlıklı… Kalbine yaşama sevinci düşen birinin üç vakte kadar ölüp gitmesi de, haksızlığa uğramış her gencin bir duvardaki çifteye, bir dağlara bakıp Çakırcalı’ya özenmesi de hep bundandı. Yalnızlığın bir sınırı var sanılıyordu. Yoktu. Üvey, birbiri ardına akan kuşakların, girdaplarıyla sürükleyen dönemlerin, ama en çok da değişen bir yerleşimin, Karabağlar’ın öyküsü... Geçmişinin izleri, geleceğin beklentileri arasında bir şimdinin aranışı… Karabağlar, zaman ve insanlarla birlikte değişip dönüşürken, konuk olduğumuz öykülerinin bizim yaşamımızı da kuşattığına tanık olacağız