Yirmi birinci yüzyıl kapitalizminin sürekli genişleyen dur duraksız süreçleri hayatın her alanında feci sonuçlara yol açıyor. Artık neredeyse kesintisiz işleyen piyasalar bizi sürekli faaliyete zorluyor, topluluk fikrini ve siyasi ifade biçimlerini aşındırıyor, gündelik hayatın dokusuna zarar veriyor. Bildiğimiz anlamda bir zaman olmayan bu 7/24, yoğun bir tüketimcilik ile yeni denetim ve gözetim stratejileri birbirinden ayrılmaz hale geliyor. Bireyin dikkati tahakküm altında; çağdaş teknoloji kültürünün mecburi rutinleri içinde insan algısı giderek zayıflıyor. Buna karşılık 7/24 kapitalizm ile bünyesi gereği bağdaşmayan yenileyici bir geri çekilme olan insan uykusu, büyüme ve birikimin kolektif reddine açılan bir imkân olarak da karşımızda duruyor:
“Hayatımızın sahte ihtiyaçlar batağından azade olarak, uykuda geçirdiğimiz büyük kısmı hâlâ insanın çağdaş kapitalizmin açgözlülüğüne yönelik en büyük tahkirlerinden biridir. Uyku, kapitalizmin zamanımızı çalmasının ödünsüz kesintiye uğratılmasıdır. İnsan hayatının daha aza indirgenemez gibi görünen ihtiyaçlarının çoğu —açlık, susuzluk, cinsel arzu ve son zamanlarda arkadaşlık ihtiyacı— metalaştırılmış ya da finansallaştırılmış biçimlere dönüştürülüyor. Uyku ise devasa bir kârlılık motorunun sömürgesi haline getirip hizmetine koşamadığı bir insan ihtiyacı ve zaman aralığı fikrini gündeme getiriyor.”
Jonathan Crary Gözlemcinin Teknikleri ile başladığı arkeolojisini, birbirinden ilgi çekici örneklerle destekleyerek 7/24’le sürdürüyor.