Mary şişman. Sadece şişman değil, hastalık derecesinde obez. Şişman olduğunu biliyor (çok teşekkürler!) ve kendini içine hapsettiği küçük kasabasında korunaklı, kısıtlı ve toplum dışı bir hayat sürüyor. 'İyi kalpli' kocası yirmi beşinci evlilik yıldönümlerinin arifesinde sırra kadem bastığındaysa tembel ve renksiz hayatı kafasına dank ediveriyor. Sonra mı? Adamın peşinden gidecek ya, ilk uçağa atladığı gibi ver elini Amerika. Yolculuğu sırasında Mary'nin hayatı inanılmaz bir şekilde farklılaşıp zenginleşiyor ve her bir dönemeçte müthiş sürprizlerle karşılaşıyor. Bana Yalan Söylediler'in her sayfası keskin bir mizah anlayışının ve narin bir zarafetin izlerini taşıyor. Hayatında ilk kez tek başına hareket eden bir kadının canlı ve etkileyici kendini bulma öyküsü bu... Bebeğin evi paramparça oluyor. Ve bu kesinlikle iyi bir şey!
"Lansens, küçük kasaba hayatı ve insanlarının sıradan ve sıradışı yanlarını az bulunur bir ustalıkla kalemealıyor." -Booklist-
"İyi bir kitap. Sürükleyici bir hayat dersi. Su katılmamış bir hoşgörü, açması bir keder ve Mary'nin vakasında, bir ı hayatı anlamına gelen duyguların labirentinde müthiş bir gezi. Zekice ve başarıyla anlatılmış bir hikaye." -Toronto Sun-
"Hassas ve umutlu... Mary'nin harikulade karakteri ve nihai değişimi hafif ama kendinden emin bir dokunuşla aktarılmış." -Publishers Weekly-