, Bin yediyüzlü yılların başından itibaren Avrupa'da başlayan "Aydınlanma Çağı" iki çok önemli devrime yol açmıştır: "Fransız İhtilali" ve "Sanayi Devrimi". Fransız İhtilali ile birlikte çoğu monarşik yönetimler devrilmiş, yerine cumhuriyet yönetimleri gelmiştir. Roma Katolik kilisesinin hegomonyası sarsılmış, kilise ciddi reformlara gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Avrupa'da hür düşünce çağı açılmış ve bunun doğal sonucu olarak da bilim ve teknoloji hızla gelişerek "Sanayi Devrimi" ortaya çıkmıştır. "Sanayi Devrimi" veya "Endüstri Devrimi" ile üretimde insan gücünün yerini makineler almış, bunun getirisi olarak da başta İngiltere olmak üzere, batılı ülkelerde sermaye birikimi ve zenginleşmeye yol açmıştır.
Birinci sanayi devriminde enerji kaynağı olarak odun ve kömür kullanılıyordu. Kısa bir süre sonra ise petrolün ve elektriğin keşfi ile birlikte enerji kaynağı hemen tamamen petrol ve elektriğe dayanmaya başladı. Odun ve kömür buharlı makinelerin ana enerji kaynağı idi. Petrol ve elektriğin enerji kaynağı olarak sanayide yer alması, buharlı makinelerin yerini hızla benzinli ve dizel motorlarla elektrikli motorlara terk etmesi ile sonuçlandı. Tarihçiler buna "İkinci Sanayi Devrimi" diyorlar. Nitekim takip eden yıllarda nükleer enerjinin keşfi ile de "Üçüncü Sanayi Devrimi" başlamış oldu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun o yıllarda hüküm sürdüğü toprak lar, bilinen petrol yataklarının hemen hemen tamamını kapsıyordu. Dolayısı ile de sanayi devrimini geliştirmiş ülkelerin başında gelen İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin gözü Osmanlı İmparatorluğunun topraklarında idi. Sanayi devrimini geliştirememiş Osmanlı bunu fark ettiği zaman ise artık çok geçti.
Her şeye rağmen, Tanzimat, Islahat fermanları, birinci ve ikinci Meşrutiyetle batılılaşmaya çalışmışsa da Osmanlı, batılı devletlerin gözünde artık toprakları paylaşılması gereken bir "Hasta adam"'dı. / Nisan Kitabevi Yayınları