Onun yaşadığı dönemde, İtalya'da Mussolini, Almanya'da Hitler, İran'da Şahlık, Arap devletlerinde emirlik veya krallık, Bulgaristan'da krallık, Yunanistan'da krallık, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde diktatörlük varken; Mustafa Kemal Atatürk, 1923'te Türk Ulusu'na Cumhuriyet yönetimini getiriyordu.
"Efendim, sizin için diktatör olduğunuzu söylüyorlar. Ne dersiniz?" diye soran bir yabancı bayan gazeteciye; "Eğer ben diktatör olsaydım, siz bana bu soruyu soramazdınız" diye cevap veriyordu…
İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünce yapısını inceleyenler, onun sadece bir olayın ya da bir düşünce akımının izleyicisi olmayıp, değişik bir düşünceye ve kendine özgü bir bileşkeye ulaşmış olduğunu belirtmiştir. Nitekim Atatürk'ün kendisi de hangi yazarları okuduğu ve esin kaynağının ne olduğu yolundaki bir soruya; çok okuduğunu ancak her şeyi eleştirerek okuduğunu ve esin kaynağının da Türk Milleti olduğunu söyleyerek cevap vermiştir.
Konuşkanlığı, şakacılığı ve hoşgörüsü ile çevresinde sürekli bir sevgi çemberi yaratmıştır. Ulusunun gönlünde yarattığı bu sevgiyle, sağlığında olduğu kadar ölümünden sonra da kuşaktan kuşağa anılarda yaşamaktadır.