İnsanların halen ten renkleriyle sınıflandırılarak köle ya da efendi olarak doğdukları, tüm hayatları boyunca bu etiketleri sözde “gurur” ile taşıdıkları veya “utanç” ile taşımak zorunda bırakıldıkları, ölürken dahi bu unvanlara layık şekilde gömüldükleri yıllar… Jacobs, işte çok da uzak olmayan o dönemde güçlü kalemiyle meydana getirdiği bu otobiyografisinde Linda Brent takma adını kullanmış ve bir köle olarak hayatındaki önemli olayları, tuttuğu günlükleri birleştirerek büyük bir cesaretle kâğıda dökmüştür. Az sayıdaki köle anlatısından olan Bir Köle Kızın Hayatı, genç bir anne ve aynı zamanda kaçak bir köle olan Harriet Ann Jacobs’ın (1813-1897) güçlü ruhu ve kararlılığı sayesinde Kuzey Carolina'daki kölelik hayatından özgürlüğe ve çocuklarına kavuşmasına uzanan olağanüstü hikayesini okuyucuya aktarmaktadır.
Jacobs'un aşağılık ve saplantılı bir efendiden kaçışının ardından 1861'de yazılan ve yayınlanan eser, efendi-köle ilişkisinin suiistimallerini ve ikiyüzlülüğünü güçlü bir şekilde tasvir etmektedir. Jacobs, köle olarak yaşadığı dehşeti, birkaç başarısız girişimden sonra nihayete ulaşan kaçışını ve büyükannesinin verandasına eklenmiş tabut benzeri bir "çatı katında" saklanarak kendi kendine uygulamak zorunda kaldığı sürgünde geçirdiği yedi yılı açık yüreklilikle dile getirmektedir.
Bu dokunaklı metinde aynı zamanda bir annenin çocukları için ne derecede fedakârlık yapabileceğini keşfedecek ve “özgürlük” kelimesinin geçirdiği evrime yakından şahitlik etme imkânı bulacaksınız. Linda ve onun o küçük dünyasındaki “zavallı” insanlara yapılan zulümleri okurken, onlara bu kötülükleri yapan sözde “soylular” adına büyük olasılıkla sizler utanacaksınız.