Ülkemizde gazetecilik ve habercilik, Özellikle savaş
muhabirliği alanında uzun yıllar dış kaynaklara, küresel
haber ajanslarına bağımlı olmuştur. Son on, on beş
yıldır bu gerçeğin önemli ölçüde değiştiğine tanık
oluyoruz. Bunu şüphesjz en başta savaş bölgelerinde
görev yapan gazetecilere borçluyuz.
Mete Çubukçu, savaş gazeteciliği deyince ilk akla
gelecek isimlerden biri. 1992'den bu yana Afganistan,
Filistin, Bosna, Azerbaycan, Irak, Kosova, Çeçenİstan,
Cezayir, Lübnan gibi kriz ve savaş bölgelerinde, ateş
altındaydı. Bizler televizyonlarımızın başında onun
gözlerinden olup biteni anlamaya çalıştık.
"Aslında savaşta yaşananların, orada olmayanlara bire
bir aktarılabileceğine pek inanmıyorum," diyor Çubukçu,
"Ancak savaşın haber verirken aktaramadığım, bir
yaşanmışlık olarak bende kalmış yanlarını,
öğrendiklerimi, başka gazetecilerin deneyimleriyle
birlikte paylaşmak istedim. Bu kitapta savaş
habercilerinin öyküsünü, savaşta gazeteciliğin nasıl
yapıldığını, etiğin önemini, muhabirlerin objektif olup
olmadığını, tarafsız kalıp kalamadığını, yapılan bir
yanlışın neye mal olabileceğini, nelere dikkat edilmesi
gerektiğini bulacaksınız... Bir gazeteci ve bir insan
olarak orada, savaşın tam ortasında olmanın ne demek
olduğunu ifade etmeye çalışıyorum - savaşı sadece
ekranda görmüş insanlar için, ama en çok da savaş
muhabirliğine ilgi duyan genç gazeteciler için..."