Bu çalışma; Balkanlar'da "Türk" olmanın çok katlı anlamlarına dair bir sorgulamayı içermektedir. Balkanlar'da Osmanlı idaresinin çözülmesinin ardından ulusçu ve sosyalist ideolojilerin önemli ölçüde tahrip ettiği bu tarihi mirasın güncel bir karşılığının olup olmadığını sorgulamaktadır.
En geniş anlamıyla Balkanlar'da bir Osmanlı-Türk mirası toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik kurumlara sirayet etmiş ve varlığını örtük bir biçimde sürdüren bir mirastır.Öte yandan Osmanlı ya da Türk olmak zihinsel süreçler üzerinde de etkilidir. Bu miras zamanı ve yeri geldiğinde tarihin kör kuyusundan çıkarılarak, mevcut politik ihtiyaçlar çerçevesinde güncellenerek tedavüle sokulabilen bir kullanım biçimidir. Örneğin 1992-1995 savaşında Sırpların Boşnak hasımlarını Türk olarak algılamaları ve öldürülen her bir Boşnak için bir Türk'ün eksildiğini düşünmeleri bu kavrayışın temsil gücü yüksek bir örneğidir. Bu kullanımda Balkanlar'da Türk olmak dini kültürel bir zeminde kodlanmış bir kimlik biçimidir. Neredeyse aynı dili konuşmalarına ve etnik köken itibariyle yakın akraba olmalarına rağmen bir Sırp, Hırvat karşısında Boşnak olmak andığımız mirasın en canlı kanıtıdır. Genel Güney Slavları içinde Boşnak etnisitenin varlığı Osmanlı-Türk varlığının Balkanlar'daki tarihi mevcudiyetinin güncel bir ifadesidir.
Bu eserde; kimlik, etnik kimlik, ulusal kimlik, etnisite ve ulus gibi kavramlardan yola çıkarak Kosova ve Makedonya Türkleri üzerinden incelenen etnik-linguistik bir topluluk olarak Türk olmanın ve daha geniş anlamda kültürel ve dini bir kimlik biçimi olarak Türk'lüğün nasıl oluştuğu incelenmektedir.