“Kim bunlar? Kim bu uzun saçlı hırpani kılıklılar? Kim bunlar, Türk polisine satılmış, Türk ordusuna milli olmayan ordu demek cüretini gösteriyorlar. Kim bu ağızları içki kokan sarhoşlar? Biz Tanrıdan olduğu kadar insanoğlundan da umut kesemeyiz. Bir fahişenin namuslu kadınlara özene özene bir gün tüm günâhlarından sıyrılıp, şeref doruğuna ulaştığı çok görüldüğü gibi, bir komünistin de içinde bulunduğu ‘leş’ halinden tiksine tiksine bir gün ‘milliyetçilik’ gibi şeref yücesine tırmanması umulabilir.”
Her ideoloji gibi milliyetçi-muhafazakâr ideolojinin de belirli motifleri, vurguları ve hedefleri vardır. Bunlar nasıl bir tarihsel kesitte konumlanıldığına göre geri çekilir, biçim değiştirir ya da öne çıkarılırlar… Aslında Soğuk Savaş döneminin başat ideolojisi olarak kavranabilecek antikomünizmin ve antikomünist harekâtın Türk sağı içerisindeki pozisyonunu Komünizmle Mücadele Dernekleri’ni incelemeden kavramak mümkün değildir.
Ertuğrul Meşe, sebatla ve titizlikle, hem antikomünist tahayyülü hem de bunun ete kemiğe bürünmüş halini ele aldığı Komünizmle Mücadele Dernekleri: Türk Sağında Antikomünizmin İnşası adlı bu kitabında, bir yandan antikomünizmin Türk sağı içerisinde nasıl kavrandığı ve inşa edildiğini ülke dışındaki gelişmeleri de göz ardı etmeden, tarihselleştirerek incelerken, öte yandan antikomünizmi başlı başına bir ideoloji olarak “din, vatan, millet, aile ve namus” gibi aslında “fetişleştirilen” kavramlar ve motivasyonlar etrafında tetkik ediyor.