Nisan 1912’de Titanik Okyanusun sularına gömüldüğü zaman…
“Kendimden geçmişim; sonum gelmişti, artık her şey bitmiş, ben vapurun hareket etmesini bekleyen biri gibiydim. Vapurun dolmasını bekliyorduk, yani facia bitinceye kadar bekledik. Kurtarılan kurtarıldı, bir kısmı ölü bir kısmı canlı ve sonra bir bütün olarak hareket ettik. Bu hepimiz için acayip bir yolculuktu, bizler acayip tayfa durumundaydık ve nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Manzara tümüyle açıklanamayacak kadar heyecan verici bir şeydi.
Birçokları ne olduğunu anlamış, arkada bıraktıkları yakınları ve kendilerinin geleceği için şüpheyle heyecana kapılmışlardı. Ne oluyordu? Tanrı huzuruna mı çıkıyorlardı? Diğerleri birer akıl enkazı gibiydi. Hiçbir şey bilmiyor ve hiçbir şey ile ilgilenmiyorlar, beyinleri adeta felce uğramıştı. Herkes insan ruhundan meydana gelmiş yeni dünyalarındaki nasiplerini bekleyen acayip bir tayfa görünümündeydi. Yalnızca birkaç dakika zarfında yüzlerce insan suda ölü olarak yüzüyor, yüzlercesi de hava yolu ile canlı, bazıları çok canlı olarak naklediliyordu. Birçoğu da artık sonu geldiğine inanarak, kendi değerlerini kurtarmak için çaresiz kalışlarına öfkeleniyor ve dünyada değerli şeyleri kurtarma çabası gösteriyorlardı.
Çarpışma halindeki geminin görünüşü hiç de hoş bir manzara değildi. İsteksiz olarak bedenleriyle hamle yapan zavallı insanlar için her şey boştu. Durum yürekler acısıydı. Böylece herkes toplanıncaya kadar, herkes hazır oluncaya kadar bekledik ve “başka bir diyara” göçtük.
Bu garip bir yolculuktu, tahmin ettiğimden de daha garipti. Trafik hızında dikey olarak havaya yükseliyor gibiydik. Büyük bir platformdaymışız gibi tümümüz hareket halindeydik, bu platformdan dev kuvveti hızıyla havaya fırladık, ama emniyetsizlik duygusu söz konusu bile değildi, hepimiz bir düzen içindeydik.”