Söylenmemiş, denenmemiş bir şey yapmalıydı. İhtimallerin sonsuzluğu ise elini kolunu bağlıyordu. Her şeyi yapmaya ömrünün yetmeyeceğini bildiğinden, H. de, cenaze alayı gibi hiçbir şey yapmamayı seçmişti. Yine de onlar kadar boş vermiş olamadığından, suçluluk duygusu içini kemiriyordu; yalnızca Mirza’nın geçtiği hayatta kaldığı için değil, aklına gelen tüm imkânları seferber edip ömrünü onu geri getirme yolunda harcamadığı için de. Oysa bildiği bir şey varsa, bunun için uğraşmak gerektiğiydi. Ter dökmeli, duvarları kazıyarak, ahşabı döverek, gerekirse çatılardan çatılara atlayarak gece gündüz çalışmalıydı. Zamanı başa sarmak, ciddi bir işti.
Defne Sarıöz, gerçeğin sınırlarını zorlayan, değiştiren, dönüştüren temalarla uğraşan bir yazar. Ölüm gibi, akıl gibi, zaman, mekân algısı, sonsuzluk kavramı gibi var oluşa dair sorulara, gerçeküstü bir kurguyla değil de, bizzat gerçeğin sınırlarını eğip bükerek, kanırtarak cevaplar arıyor. Bulanık görüntüler ve hız sarmalının ortasında kaybolmuş okura, apaçık ve sivri diliyle yeni sorular soruyor.
Bilinen dünyanın ardında ne var, insanın ardında ne var, duvarın, aklın ardında, denizin ardında ne var? İnsanı nerede aramalı? Kendinden başka kaçacak yeri, kendinden başka düşmanı, kendinden başka tanığı yokken insanın, nereye kaçmalı?
İyi, Kötü ve Arkadaşları… Kimler?
Uzun zaman hatırınızda kalacak öyküler…