Bir kadın, bir erkek için her şey olabilir, yeter ki sevildiğini hissetsin…
"Başı eğik, bakışları hüzünlüydü, sanki birileri onu inmeye zorluyor gibiydi, o da boyun eğiyordu. Sanki başta direnmiş, sonra direnme gücünü kaybetmişti. Sanki şefkat görebilmek için boyun eğmek, kadınlığını kullanmak ve özverili davranmak zorundaydı."
Merdivenlerden inen bir kadının resmedildiği bir tablo… Onu ilginç kılan, kadının çırılçıplak olması değil, tavrındaki şiddet ve çekicilik, direniş ve teslimiyet karmaşasıdır… Tablonun sahibi olan işadamı ile yaratıcısı ressam ve bir avukatın yolu bu tabloyla kesişir…
Üç erkek de tablodaki kadına, Irene’ye âşıktır. Üçü de kadını farklı sever: Biri süs bebeği, biri ilham perisi, diğeri de kurtarılmayı bekleyen bir prenses bulur onda.
Ama Irene bunlardan hiçbiri değildir, aslında üç erkeğin de hayatının yenilgisidir… Ve günün birinde tabloyla birlikte ortadan kaybolur. Sırlarını da beraberinde götürür…
Ancak yıllar sonra Avustralya’da küçük bir koyda bir zamanlar kendisine âşık üç erkekle tekrar bir araya gelir.
Artık herkes geçmişiyle yüzleşecek, yarım kalan aşk hikâyesi belki de şimdi tamamlanacaktır.