Günümüzde ulaştığı merhaleye bir genişleme ve derinleşme süreci sonucunda ulaşan AB, 1950`lerde temellerinin atılmasından bu yana yetkilerinin ve çalışmalarının kapsamını, sağlık ve sağlık politikaları dahil sosyal politika alanlarını da kapsayacak biçimde gittikçe artan bir ivmeyle yaygınlaştırmaya ve derinleştirmeye devam etmektedir. özünde ekonomik entegrasyon merkezli bir bütünleşme süreci yaşayan AB, özellikle "yayılma etkisi" ile sosyal sektörleri de etkiler ve kapsar duruma gelmiştir. üye ve aday ülkelerin sağlık ve sağlık politikalarını, AB`nin dinamiklerinden muaf tutması mümkün değildir. Sağlık sektörü ülkelerin gerek adaylık, gerek katılım müzakereleri ve gerekse katılım süreci ile birlikte, doğrudan ve dolaylı olarak etkilendiği ve uyumlaşma ve yakınlaşma göstermesi gereken alanlardan birisidir.
Helsinki Zirvesi’yle (1999) AB’ye aday ülke statüsü kazanan ve 2005 yılında da AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye’nin AB içerisinde tam üyelik statüsüne kavuşabilmesi ve bütünleşmesini daha da derinleştirebilmesi noktasında, karşılaşabileceği en önemli konulardan birisi de sağlık ve sağlığa ilişkin politika ve stratejiler olmaktadır.
Türkiye kamuyounda ve akademi camiasında AB tartışmaları önemli bir yer tutmasına karşılık, bu tartışmalar genellikle sektörel analizlere dayalı olmamaktadır. Sağlık sektörü veya sağlık politikaları ile ilgili analizleri içeren kapsamlı çalışmalar ve yayınlar ise yok denecek kadar azdır. İşte elinizdeki bu kitap bu boşluğu bir nebze de olsa doldurma çabasında olan bir çalışmadır.