İlköğretim Ders Kitapları (1869-1950)
Tarih öğretimi, ulusçuluk çağının en önemli problemlerinden biridir. 19. yüzyılda ivme kazanarak yaygınlaşan ulus devlet düşüncesi “Tarih”i öğretme gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Ulus devletlerin ulusal tarihe yas-lanması gerçeği, nasıl bir “Tarih” öğretmesi gerektiği problemini de beraberinde getirmiştir.
Türkiye‟de tarih öğretimi konusundaki tartışmaların geçmişini çok fazla geriye götürmemiz olanaklı değildir. Bu mesele esas itibariyle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmıştır. O dönemden itibaren aydınlar tarih ve tarih öğretimi meselesinin önemini fark etmişlerdir. İkinci Meşrutiyet dönemi, tarih öğretimi konusunda tartışmaların, fikirlerin çeşitlendiği ve olgunlaşmaya başladığı bir dönemdir. Cumhuriyet dönemi ise, gerçekleştirilen reformların etkisiyle tarih öğretimimde yöntem arayışlarının arttığı bir dönem olmuştur. Cumhuriyet döneminde tarih metodolojisi daha bilimsel bir zemine oturmaya başlamıştır. Şüphesiz ki bu zeminin oluşumunda ikinci Meşrutiyet döneminin büyük bir katkısı vardır. Ancak Cumhuriyet döneminde yabancı uzman raporları, maarif şuraları ve Türk Tarih Kurumu‟nun bu meseleye büyük bir ivme kazandırdığını söyleyebiliriz.
Cumhuriyet dönemi Türkiye‟de tarihçilik, bilimsel ve toplumsal anlamda büyük aşamaların kaydedildiği bir dönemdir. Cumhuriyet dönemi; Osmanlı Devleti tarihçilik ve tarih anlayışı bakımından büyük bir farklılık gösterse de Osmanlı‟nın son dönem milliyetçilik fikirlerinden önemli derecede etkilenilmiştir. Genel olarak, Cumhuriyet Tarihi ile ilgili hangi problematiği ele alırsak alalım, konu Osmanlı Devleti‟nin özellikle modernleşme dönemine dek gitmektedir. Cumhuriyet Tarihi ile ilgili yazılan birçok eserde meselenin ilk önce Osmanlı geçmişi aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
Cumhuriyet Dönemi, Osmanlı geçmişinden önemli derecede ayrılmaktadır. Bu dönemin belirgin ve ayırt edici özelliği hem yeni bir yönetim biçimine ve onun hukuki idari aygıtının oluşturulmasına karşılık gelmesi hem de tarihin sıfırlanması projesi olarak eskiden köklü bir kopuş üzerinden kendini tanımlayan milliyetçilikle harmanlandırılarak şekillendirilmiş bir zihniyet yaratmayı amaçlamasıdır.