Akımın Altından Kimse Geçemez
"Bana bak Devrâmel Kafa, sen alkımın altından geçebilin mi la?"
"Alkım ne?"
"Ebemguşâ"
"Ebemguşâ mı? O ne?"
"Gökkuşâ!"
"Gökkuşâ ne?"
"Ebeyinki..."
Güldü Mahmut. Kıkır kıkır güldü.
Demokrasi ve Laiklik adı altındaki Vesayet Rejimi'nden uzaklaştıkça, ulusal uzlaşma ve tarihsel barışma noktasına yaklaşıyoruz. Bu, her şeyden önce bütün bireylerin ve grupların hem kendilerini, hem de bir diğerini tanıma sürecidir. Ahmet Tezcan; aramızdaki perdeleri kaldırmanın yollarını, yani sürecin nasıl tamamlanacağını, edebiyatımızda örneği bulunmayan bu "hayâlî olmayan roman" ile anlatıyor.
Hakkı Öcal
İnsan Kadrosu, tiplemeler, olaylar örgüsü, fikir… Bize ait sosyolojiden canlı tablolar… Komünist doktor Hikmet Kıvılcımlı ile Bediüzzaman Said Nursi'nin gıyabi buluşması… Bütün bunları gerçekçi bir anlayışla romanında bir araya getiren Ahmet Tezcan bir dil harikası yaratmış.
Hüseyin Kocabıyık
Bu roman; bir ayağı 60'ların Kırşehir'inde yaşayan ama bir dönemin çok da anlatılmamış Türkiye fotoğrafını yansıtan insanların hikâyelerinde sabit; diğer ayağı ile 'insan'ın ezeli arayışlarının dramatik izini büyük bir yetkinlikle sürüyor.
Rıdvan Memi
Bu kadar Türkiye'yi nasıl kırk yıl içinde tutmuş, bilemiyorum. Yazarın bıraktığı bu büyük nefes; bir yanıyla taşranın mikro kimliklerinin harika bir dönemsel deşifrasyonu, ama diğer yandan merkezin makro arenasındaki düşünsel ve siyasal kimliklere direkt bir dokunuş olarak atmosfere yayılıyor.
Mevlâna İdris