Yer İstanbul. Tarih 10 Temmuz 1894. Saat 12:24. Önce yerin altından ürkütücü sesler yükselmeye başladı. Ardından şehir üç şiddetli sarsıntıyla adeta bir beşik gibi sallandı. Aradan henüz birkaç dakika geçmişti ki, doğa asıl darbesini vurdu... Toprak lodos yemiş bir deniz gibi önce yükseldi, ardından alçaldı. Toplam on yedi-on sekiz saniye süren deprem, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu güzelim şehri ve çevresini harabeye çevirmeye yetmişti. Bu kitapta 1489 depreminden başlayarak şehre hasar veren tüm depremler, tarihin tozlu sayfalarında yapılan titiz bir çalışmayla gün ışığına çıkarılırken, kitaba adını veren ve İstanbul’u yerle bir eden `1894 Depremi` çalışmanın odak noktasını oluşturuyor. Depremin İstanbul’u nasıl ‘vurduğu’, yakın çevredeki il ve ilçelerin bu afetten nasıl etkilendiği ve hasar tespit çalışmaları, H. Kiepert’in ünlü haritası esas alınarak anlatılıyor. Bu büyük felaketin ardından başlatılan kurtarma çalışmaları, Osmanlı Devleti’nin yardım için kurduğu komisyon ve gerçekleştirdiği faaliyetler, yabancı ülkelerin yaptığı yardımlar ayrıntılarıyla aktarılıyor. `Bir felaketin öyküsü` olarak da okunabilecek bu kitap, 105 yıl önce yaşanan “büyük afet”le bugün yaşadıklarımız arasındaki ilginç benzerlikleri ortaya çıkarmasıyla insanı hem sarsıyor hem de şaşırtıyor.