Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı tarihi zafer, Ümmet-i Muhammed’in önünde parlak bir ufuk açtı. Canımızı kurtarmaktan başka bir şey düşünemeyecek hale gelmişken, yeniden büyük fetih düşleri görmeye başladık. "Büyük İsrail Projesi" karşısındaki edilgen halimizin yerini Kudüs Fatihi Sultan Selahaddin duruşu almaya başladı. İmanımız tazeleniyor; imanın sunduğu imkanları yeniden keşfediyoruz; inandıkça güçleniyoruz; güçlendikçe hedefi büyütüyoruz; "Bu muharebeyi kazandık, ama harp devam ediyor. Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak harbi de kazanabilir ve bütün İslam dünyasını küfrün pençelerinden kurtarabiliriz" diyoruz. Böyle demeyen, diyemeyen, soru işaretleriyle boğuşup duran Müslümanlar da var maalesef. Emperyalistlerin hesaplarına öyle bir kusursuzluk, öyle bir mükemmellik, öyle bir yücelik atfediyor ki bunlar, Allah’a ve O’nun meleklerine iman ettikleri hiç belli olmuyor. Yeni yeni Bedir’lerle nimetlendirilebileceğimizi ve zaten nimetlendirildiğimizi idrak edemiyorlar. Allah’ın bahşettiği zaferleri ve ucunu gösterdiği daha büyük zaferleri göremiyorlar. Zafere öyle yabancılaştılar ki, görseler de tanıyamıyorlar. Dikkat! Bu aymazlığın zafer şuurundan ağır bastığı yerlerde, kazanılan zaferlerin bereketi görülmez. Şükredeceksin ki nimet bereketlensin, çoğalsın, daim olsun.