“Kemanın narin yayını gerilmiş tellere sürmeye başladı. Alımlı çenesi kemanın üzerindeydi. Dalgalı saçları kemanın üzerine düşmüştü. Sol elinin zarif parmaklarıyla kemanın tellerine dokundu. Önce kısa bir taksim yaptı. Sonra da tatlı ve içten bir melodiye girerek benim şiirin ilk dörtlüğünü çok duygulu bir tarzda seslendirdi. Artık mekan boyutlarından çıkıp perilerle buluştuğumuz pınar başındaydık. Zaman da sadece bizim için çalışıyordu. Bütün periler bu güzel kıza benziyordu. Köşede keman çalan kız da benimle dans eden, biz dans ederken ellerindeki gül ve karanfilleri bizim başımıza saçanlar da bu kızın benzeriydi. Bir ara kendimi cennette zannettim.
Ansızın gürültüyle kapı açıldı. Çoban çeşmesindeki periler bir bir uçup gittiler. O güzelim dünya, kendisini yine odanın loşluğuna bıraktı.”