"Kimseler onlara bakmıyordu. Yürürken, değdikleri adamlar bile. Kocaman, parlak kâğıtlarla dolu, renk renk ışıklar yanıp sönen bir büyük inin önünde durdular. İçerisi, alabildiğine uzun ve daha parlak renklerle yanıyordu. Dışarda gördükleri kocaman yürüyen inlerin küçücükleri sürüyle diziliydi. İçlerinde küçücük adamlar oturuyordu. Renk renk küçücük uçan kuşlar, renkli otlardan yapılmış, küçücük çocuklar, dizi dizi kendilerine bakıyordu. İçerde küçücük bir güneş bile gördüler. Yıldızlar bile vardı, sanki gökyüzü yere inmişti. O küçücük çocukların, küçücük adamların öyle bir yürüyüşleri vardı ki. Kuşlar ne güzel uçuyorlar, gelip yerlerine oturuyorlardı. Hepsinin küçücük incikleri vardı. Bazı renk renk şeylerden hoş sesler çıkıyordu. Kuş sesleri, böcek sesleri, yel sesleri gibi. Sesler arttıkça, dizi dizi çocuklar oturdukları yerlerden ayağa kalkıyor, yürüyor, zıplıyorlardı. Ellerini kaldırıp, şaplatanlar, birbirlerine vuranlar vardı."