Türkiye'de “istikrarsızlık sürecini” başlatan ya da etkileyen en önemli unsur “kutuplaşma/cepheleşme” olgusu olmuştur. Böylece gerek geçmişte gerekse günümüzde toplumda ve siyasette kutuplaşmaya/cepheleşmeye yön veren en önemli unsur da siyasal partiler olmuştur.
Bu anlayışın İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası (HİF) arasındaki mücadeleden itibaren siyasal anlamda bir çekişme ve cepheleşmeye dönüşmesi” Türk tarihi ve siyasal hayatı için önemli bir yer teşkil etmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki fikir ayrılıklarının cepheleşmeye dönüşmesi, siyasal tasfiyeleri getirirken; ekonomik, siyasal istikrarsızlıklara yol açarak “çoğulcu demokrasiye geçememede” de en önemli etkenlerden olmuştur.
Dünya 1970'li yıllarda çift kutuplu bir yapıda önemli sarsıntılar geçirirken Türkiye'de bu gelişmelerden yoğun bir şekilde etkilenmiştir. Böylece dünyadaki soğuk savaş döneminin sert rüzgârları ile Türkiye'nin iç politik yaşamında yaşanan partiler arası kutuplaşma/cepheleşme ve siyasal partilerin birbirlerini sistemin dışına atma hareketleri terör ve anarşinin gelişmesine neden olan ortamın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönemde, AP ve CHP gibi iki büyük partinin liderlerinin uzlaşmacı siyaseti yerine kutuplaştırıcı ve çatışmacı bir siyaset gütmeleri sonucunda Türkiye'nin, bir sağ-sol cepheleşmesi sarmalına düşerek 1976'da iç savaş koşullarını, 1978'den sonra da iç savaş ortamını yaşaması sonucu ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlarda güncel sorunlarını bile çözmekten uzak kalmıştır.
1970'li yılların standart sağ söyleminde “komünizm karşıtlığı”, sol söyleminde ise “faşizm tehlikesi” öne çıkmış, olaylar fikir tartışması yerine bir nevi kan davasına dönüşerek siyasi kutuplaşma/cepheleşme en üst düzeye ulaşmış, siyasetin gerektirdiği asgari müştereklerde uzlaşma fikrinden uzaklaşılmış ve ülke çatışmaların yaşandığı bir reaksiyoner dönemi yaşamıştır.
1975–1980 döneminde ülkenin içinde bulunduğu her türlü olumsuz gelişmelerin MC Hükümetleri'ne atfedilmesi objektif değildir. Gerek I. Milliyetçi Cephe ve gerekse de II. Milliyetçi Cephe dönemlerinde sadece iktidarı oluşturan Milliyetçi Partiler Topluluğu (MPT) değil, CHP ve sol basın ile bunlara yakın çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da “cephe mantığına” göre hareket etmeleri mevcut “cepheleşmenin/kutuplaşma” olgusunun daha da artmasına neden olmuştur.