Türkiye’de At Yarışlarının Tarihi
“Kum pist, tribün, yedekte dolaştırılan atlar, ekserisi aşina olduğum simalar, piste çıkan atlar, ata binmek için çalışan jokeyler, işini bitirmiş çayını içen seyisler, simitçiler, tribünde kronometre tutanlar, ahırlar, içeride bir sürü otomobil. Bir yaz sabahı Veliefendi, bir ilkbahar sabahı Kızılçullu ve bir sonbahar sabahı Ankara Hipodromunda da aynı manzara görünür. (...) Civar, hep atçıların toplandıkları kahvelerle dolu. At sahibinden seyisine, meraklısından müşterek bahisçisine kadar bu kahvelerde hepsine rastlamak kabil. Yattığınız otelde, akşam yemek yediğiniz lokantada hep attan ve yarıştan bahsediliyor.”
Osmanlı’nın son döneminden günümüze kadar, Türkiye’de at yarışları âleminin rengârenk bir hikâyesi… Yarışların kurumsal çerçevesinden yarış mekânlarına, yetiştiriciler ve jokeylerden atların nakil koşullarına kadar, her yönüyle tarihsel değişim süreci… Sevgilisine mektuplarında yarış tüyoları veren Orhan Veli’den At’a Senfoni’yi yazan Necip Fazıl’a, at ve yarış tutkunları… Bahis “rejimi”, “altılı ganyancılık”… Yarış bültenleri, tahmincileri ve spikerleriyle kendine özgü at yarışı “medyası”...
Ozan Torun’un olağanüstü ayrıntılı çalışması Son Ayakta Kim Geldi?, çok yönlü bir kültür tarihi niteliğinde. Gündelik hayata, eğlence endüstrisine, onlarla birlikte medenileşme ve modernleşme algısının tarihsel seyrine geniş açılı bir bakış sağlıyor.