Kafes’in gerilim dolu devam kitabı Malorie’de Josh Malerman, okurları gözle görülemeyen dehşetlerle burun burna getiriyor.
Malorie’nin iki çocuğuyla birlikte bir nehri aşarak güvenliğe kavuşmasının on iki sene sonrasında, akıl sağlığıyla deliliği ayıran tek şey hâlâ bir gözbağıydı. Dünyayı ele geçirmiş olan yaratıklara atılan tek bir bakış, insanların akıllarını yitirip kendilerine ve etraflarındakilere zarar vermelerine neden oluyordu.
Bu yaratıklara ne bir açıklama getirilmişti bugüne dek ne de bir çözüm bulunmuştu.
Malorie’nin elinden gelen tek şeyse hayatta kalmaktı. Ve çocuklarının da hayatta kalmasını sağlamak. Derken Malorie ona imkânsız gibi görünen bir haber alacaktı. Bu haberle birlikte, çok ama çok uzun zamandır ilk kez umudun tadına bakacaktı.
Canından çok sevdiği, onun için çok şey ifade eden ve bugüne dek öldüğünü sandığı birileri hayattaydı. Ve onlara ulaşabilmesi için Malorie’nin o güne dek çıktığı en tehlikeli yolculuğu yapması gerekecekti. Hayata dair her şeyi kitaplardan öğrenmiş olan Olympia ve yaşadıkları hayatın kolaylaştırılabileceğine inanan mucit Tom’la beraber bir kez daha yaratıkların ve eski dünyanın deliliğine sahip insanların arasına adım atacaktı.
Ve Malorie’nin acı bir şekilde öğrendiği gibi, bazen insanlar yaratıklardan bile daha korkutucu olabilirlerdi.