Arus, ardından bir kova su dökmüştü. 'Ben de geleyim şubeye' demişti. Baret kabul etmemişti. Köşeden son kez görmüştü Hilda ile Arus'un yüzlerini. Üç buçuk sene sonra dönüşünde artık bulamamıştı o yüzleri. Bu cansız kütleyi Ada'daki evle kıyaslamak mümkün değildi. İçinde birinin yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu. "Babamın babası yaptırdı bunu. Kendisi toprak oldu, babam toprak oldu, amcam toprak oldu. Bu toprakla, bu taşla yaptılar. Yıkılırsa yıkılsın. O da yeniden taş olsun, toprak olsun. Böyle kalsın, yıkılsın. Ama yıkılmayacak. Kalacak, dünyanın sonuna kadar kalacak. Bin sene sonra da buraya gelen, temellerini görecek, bak burda bir ev varmış, insanlar yaşamış, diyecek. Duvarın içinde baca deliğini görecek, büyükannemin yaktığı odunun isini, parmaklarıyla silecek. Bu bir piramit değil, bir karınca yuvası!"