Doğru izlenceyi hazırlamak için konu bilgisinden daha fazlası lazımdır: Bu, sınıfın ne yapması gerektiğine (ve ne “yapabileceğine”) dair bir kavrayış gerektirir. İyi bir izlence, bir hapishaneye dönüşmeksizin öğrencinin hocayla birlikte çalışabileceği bir yapı sunar. Doğası gereği derslerdeki tepkisi “öngörülemez” olan öğrencilerin, onların parlak fikirlerinin ve coşkularının gelişebilmesi için seçenekleri açık tutmayı tercih eden hocalara esnek bir alan sunulmalıdır.
Ders vermek zordur, dersi hazırlamak ise daha zordur. Bir dönem boyunca bir sınıf dolusu öğrencinin dikkatini canlı tutabilmek, onlara fikirlerinizi, bilgilerinizi aktarabilmek konu hakkında bir uzmanlık kadar çok iyi bir planlama da gerektirir. İşte bu planın adı izlence. Ama bu birkaç sayfalık metni basit bir çizelge olarak düşünmek doğru mu?
Yazı ve edebiyat alanında kıdemli iki araştırmacı William Germano ve Kit Nicholls’un beraber kaleme aldıkları bu kitabın, pek ihmal edilen bu önemli belge ile ilgili dikkat çekici fikirleri var. Ders vermenin ve sınıfın felsefesini izlence şekillendiriyor. Onlara göre üniversitede bir sınıf aslında bir ulus devlete benziyor; öğretmen buranın hükümdarı, öğrenciler ise halk. Sınıfın gayesi ise eğitim alabilmek. Peki bu ulusun bir toplumsal sözleşmesi var mı?
Evet, işte o izlence.